İş Hayatında COVID-19 Etkisi!

COVID-19 salgınının ortaya çıkmasıyla dünyamız, tüm zamanların en büyük salgın tehditlerinden biriyle karşılaştı. İnsanlık pandemi tehdidine karşı bir yandan bireysel ve toplumsal mücadele yöntemleri geliştirirken, bir yandan da alınan tedbirlere uyum göstermeye çalıştı. Karantina, seyahat yasakları gibi yeni gündem maddeleri hayatımızın önemli bir parçası oldu.

Oluşan risk ortamına karşı şirketler de kriz yönetim planlarını devreye aldılar ve süreci en az hasarla atlatmayı hedeflediler. Bu esnada hem şirketler hem de çalışanlar zorlu bir güven tazeleme/kaybetme sürecinden geçtiler. Şu sıralar hem kurumlar hem de çalışanlar ‘’Yeni Normal’’ ve süreçten öğrenilmiş derslerinin de etkisinde iş hayatına yeniden adapte olmaya çabalıyorlar.

Zeren MM İnsan Kaynakları Direktörü Elif Okyar, şirketlerin çalışma pratiklerine etki eden “Yeni Normal” sürecini ve kurumların alması gereken aksiyonları 4 ana konu başlığı etrafında bir araya getiriyor.
“Olası risk faktörleri ile beraber ele alındığında hem çalışanlar hem de şirketler birbirilerine karşı duydukları bağlılık ve motivasyonu gözlemleme fırsatı buluyor.”

Bir yandan şirketler çalışanlarıyla birbirilerine karşı duydukları güven duygusunu test etme imkânı bulurken, bir yandan da çalışanlar zor zamanlarda şirketlerinin kendisini nasıl desteklediğini tecrübe ediyor. Özel sağlık sigortası, iş sağlığı güvenliği tedbirleri, şirket içi hijyen kurallarına uyum, çalışma saatlerindeki esneklik, yan hakların ihtiyaçlara göre güncellenmesi gibi faktörler hem şirketlerin hem de çalışanların gündeminde yer buluyor. Süreci kapsayıcı ve bütünsel boyutu ile ele alan şirketlerde çalışan deneyimi kuvvetleniyor ve memnuniyeti pozitif yönde etkileniyor.

“Pandeminin bir anda hayatımıza dahil olması ile beraber daha evvel evden çalışma modelini tecrübe etmemiş olan şirketler klasik yönetim pratikleri yerine çevik yönetim pratiklerine yer vermeyi ele aldı.”

Dijitalleşme, mobilite, uzaktan çalışma ve online toplantılar gibi kavramlar hayatımızda daha sık yer almaya başladı. Hızlı karar alma, çözüm üretme ve kriz yönetimi gibi gündem maddeleri ile beraber şirketler klasik yönetim pratikleri yerine çevik yönetim pratiklerine yer vermeyi ele aldı. Çeviklik kavramı kuruluşların ivme kaybetmeden iç ve dış ortamdaki değişikliklere vizyonlarına uygun ve hızlı bir şekilde yanıt vermelerini sağlayan farklı nitelikleri ifade etmesi bakımından ihtiyaçlara karşılık verdi. Bu durum organizasyonların ihtiyaç duyduğu temel yetkinlikleri yeniden el almasına sebep oldu ve bu bakımından hem organizasyonlara hem de çalışanlara yeni bir gelişim alanı açtı. Böylece çalışanlar bir yandan yeni yetkinliklerini keşfe çıkarken, bir yandan da bu yetkinliklerini ortaya koyma fırsatı buldu.

“Şirketlerin kriz yönetiminde mevcut kadrosunu ve aynı zamanda gelir-gider dengesini korumak adına olayları hem ticari hem de insani boyutuyla ele alması gerekiyor.”

Pandemi iş yapış şekillerimiz ve psikolojimiz kadar ekonomi üzerinde de ciddi etkiler yaratacağa benziyor. Küresel analizler krizin ekonomik durgunluk etkisi yaratacağını ortaya koyuyor. Salgın sürecinde gelir-gider dengesini korumak ve mevcut kadrosunu stabilize etmek isteyen şirketlerin olayları ticari ve insani boyutlarla özümsemesi gerekiyor.

Aynı zamanda salgın tehdidi devam ettiğinden hastalık izinleri, telafi çalışmaları, esnek çalışma modelleri ve ücretsiz/ücretli izinler de gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Bazı kadroların kapatılması da İş Akdi Feshi gibi İş Hukuku’na içkin yeni gündem maddelerini de beraberinde getiriyor.

“Çalışma modellerinin değişimi ve dijitalleşme etkisi ile beraber yönetim ve liderlik kavramı da kendini yeniliyor.”

Süreçten kuvvetli çıkan ve/veya farklı yetkinliklerini keşfedebilen kişilere parlama fırsatı sunuyor. Bu anlamda bir fırsat iklimi yaratırken mevcut liderleri ve yöneticileri de kriz yönetimi noktasında bir güven testinden geçiriyor.